Gelişmekte olan ülkeler, kadınlara
pozitif ayrımcılık uygulayarak onlara ontolojik bir “engelli”
sıfatı yüklemekte bir beis görmeyedursun, ülkemizde kadınlar
ataerkil toplumla mücadelede muhteşem bir yol buldular. Yarı köylü
yarı kentli, yarı çağdaş yarı muhafazakar, yarı inançlı yarı
seküler, yarı beyaz Türk yarı öteki unsur, normalde duyarsız
ama internette duyarlı, hülasa abuk sabuk bir karaktere bürünen
bireyimiz, Dünya kurulalı beri olagelen en normal şeye, çocuğa
çok büyük anlamlar yükledi. İşte bugün itibariyle, diktikleri
ağaçlar meyve verdi. Kentte yaşayan birçok insan için ataerkil
düzen yerini büyük ölçüde çocukerkil düzene terk etti. Bu sinsi plan ve sonuçları üzerine konuşmanın, artık vakti
geldi.
Yukarıda sıfatlarını tek tek
saydığımız kadını etrafınızda detaylıca
gözlemleyebilirsiniz. İlginç bir şekilde kadın olmak utanılacak bir şeymiş gibi davranırlar. Erkekler gibi kabadırlar. Üslupları, jargonları hoyrattır. Kendileriyle çok meşgullerdir. Her an
onların birer prenses olduğunu hissettirmeniz gerekir. Onlar
biriciktir. Kendileriyle ilgili olmayan gündemlerden hemen
sıkılırlar. Tam bir prensestirler. Evleri dizilerdeki evlere
benzemelidir. Çocuk doğurmak dışında müşterek bir hayata
sunabilecekleri hiçbir katkı yoktur. Bu katkıyı sunmayışı
politik bir bilinç olarak adlandırırlar. Hiçbir işi
becerememelerini bilinçli bir tercih gibi göstermeye çalışırlar. Bir yere "kadın eli değmesi" gibi muhteşem bir tabir, sayelerinde yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Zira eve ipe sapa gelmez eşyalar satın almayı, kadın eli değmesi zannetmektedirler. Bu saikle evlilikten uzak duranlar ileriki yaşlarda kendi
tercihlerinin öcünü toplumdan aldılar. Radikal politik akımlar,
dikkat çekmek için yapılan bir sürü sosyal aktivite, sebebi bir
türlü anlaşılamayan sinirlilik hali, en dikkat çeken
semptomlardır.
Kimileri ise “ay sen beni evlilik
meraklısı mı sandın” ile başlayıp, “vallahi aileler için
yapıyoruz, yoksa düğün filan bana göre değil yani” ile devam
edip, pasta keserken çalacak müzik yüzünden kriz çıkarır
noktada sona eren, hayatı paylaşmak üzere olduğu adama daha
evlenmeden hayatı dar eden birine adım adım dönüşür. Yaşamaya
çalıştığı hayat gerçek olmadığı için, söyledikleri de
gerçek değildir. Yine dizilerden bildiğim kadarıyla, muhtemelen
hemcinsleri ile sohbetlerinde “erkeği dize getirme” üzerine
detaylı analizler yapar, bunları eve gelince uygulamaya kalkar.
Hepsi birer ilişki uzmanıdır. Bunlar için yüzeyidir tabi,
herkes oturup sayfalarca detaylandırabilir.
Yazının esas konusu, bahsi geçen
kadının evliliğe sunabildiği tek pozitif katkı olan çocuk
doğurmayı destanlaştırmasıdır. Çocuk onun için bir birey
değildir. İyi yetişmesi için, kendini vakfedeceği bir şey hiç
değildir. Doğurduktan sonraki ilk birkaç ay mesele ilginç gelir
ama bedel ödemeye başladığı her an sinirleri daha da gerilir.
Çocuğu kendi aksesuarına çevirmeye başlar. Doğum günü
partileri, abuk sabuk kıyafetler birbirini izler. Her şeyini göz
önünde yaşamalıdır. Çocuğu için uykusuz kalan cefakar bir ana
iken de çocuğuyla çok eğlenen sevimli bir anne iken de bunu
cümle aleme duyurmalıdır. Sinirleri alt-üst olmuştur. Çocuğun
“anne” diye ağlamasına sinirlenir, çünkü kendine ayıracak 5
dakikası bile kalmamıştır. “Baba” diye ağlamasına da
sinirlenir, çünkü bütün yükü kendisi çekerken çcuğun bu
nankörlüğü olacak iş midir? Çareyi her bilinçli annenin yaptığı
gibi çocuğu herkesten uzaklaştırmada bulur. Eline bir elektronik
eşya verir. Oh, kafa rahat. Düşünmesi gereken bir kariyeri
vardır. Bunun için mi okumuştur?
Çocuklar etraflarında dönen
hengameyi rahatlıkla çözümlerler. İstemeye başlarlar. Çocuk
ister, sıkıntıya gelemeyen, maddi kudreti olan aile alır.
Enstrüman çalması, spora yazılması, dans etmesi çocuğu bir
türlü hayallerindeki İngiliz çocuğa çevirmez. Yaptıkları
aptallığı anlayana kadar iş işten geçmiş olur. Evde çocuğun
borusu öter. Anne ile baba arasında bir iktidar aracına dönüşen
çocuk aileye hükmetmeye başlar. Artık o ne derse o olur. Örnek
ailemiz, çocukerkil topluma önemli bir katkı sağlamış,
toplumumuz da dört dörtlük bir geri zekalı kazanmıştır artık. O çocuk okula başladığında hocasına ve diğer öğrencilere, işe başladığında patronuna ve çalışma arkadaşlarına aynı tahakkümü kurmak ister ama elin oğlu zalimdir. Söz konusu çevre iyi ihtimalle kendisi gibi yetiştirildiği için aynı şımarıklığı gösterecektir. Kötü ihtimalle ise adam gibi yetiştirildiği için böyle yılışıklıklardan hoşlanmaz, evladınızın aklını alıverir.
Kadın-erkek-evlat ilişkileri televizyondan öğrenilmez. "Kendinizi ihmal etmeyin" diyen herkes sizi yalnızlaştırmaya çalışıyor. Kendinizi ihmal edin. Başkası için hele de çok kıymetli bir şey için kendini ihmal etmek Dünya'nın en özel duygusudur. Bir de bunu sizden başka kimse bilmiyorsa, bu gurur karakterinizi öyle bir güçlendirir ki size Dünya'da ölüm yoktur.
Kadın-erkek-evlat ilişkileri televizyondan öğrenilmez. "Kendinizi ihmal etmeyin" diyen herkes sizi yalnızlaştırmaya çalışıyor. Kendinizi ihmal edin. Başkası için hele de çok kıymetli bir şey için kendini ihmal etmek Dünya'nın en özel duygusudur. Bir de bunu sizden başka kimse bilmiyorsa, bu gurur karakterinizi öyle bir güçlendirir ki size Dünya'da ölüm yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder