Özellikle etnik temelli tartışmaların vazgeçilmez nirengi noktasıdır. Ancak geçmişteki tartışmalarda yarattığı muhteşem etki, onu bambaşka tartışma konularında da kullanılır hale getirmiştir.
"Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı Çerkes'i..." diye başlayan son viraja girmeden hemen önce, söyleyecek makul bir lafınız kalmadığında zihinde yanan bir ışıktır Çanakkale. Çanakkale adı geçti mi, laflarınızın geri kalan kısmı aniden önemsizleşir.
bakın ne diyor geçen gün Sırrı Sakık: "Çanakkale'ye bakın. Orada sadece sizin atalarınız savaşmadı. Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edenler, Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz. Haddinizi bileceksiniz. Oradan gelip, hele dağdan gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz. hiç kimsenin bir tek halka hakaret etme hakkı yoktur.''
İşte politika budur. Kafkaslardan, Boşnaklardan (boşnaklardan gelmek ne demekse) gelenler Çanakkale'de savaştı mı savaşmadı mı diye düşünmeye gerek yoktur. Çanakkale dedin mi, o düşman olduğun statükoya sırtını yasladın mı, artık senden kralı yoktur. Henüz bir cevap gelmedi ama Kafkaslarla Boşnaklar, sırrı bey'e cevap verirse, muhtemelen bu konuya onlar da parmak basacaktır. "Biz de Çanakkale'de savaştık" diyecektir. Bu noktada en ölümüne kimin savaştığı önemlidir ancak o konuyla ilgili elde veri bulunmadığı için şimdilik derinlik kazandırılamamıştır.
Bugün spor kulüpleri bile Çanakkale'den beslenmektedir. Girin 3 büyüklerin sitelerine, hepsinde Çanakkale'ye bir atıf vardır. Hatta sıklıkla yapılan sportif tartışmalar tıkandığında, tartışma savaş yıllarına dayanır. Bir spor kulübünün başarılarından çok, Çanakkale'de kaç üyesinin savaştığı ve dahası öldüğü önemlidir. İstisnasız bütün kulüpler, bu konulara vurgu yapma ihtiyacı hisseder.
Konu mezhepsel, dini, bölgesel de olsa farketmez. Çok mu üstüne geldiler? Diyecek lafın kalmadı mı? Sarıl Çanakkale'ye. Pişman olmayacaksın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder